Cerrahi Tedaviler

Çene ve diş cerrahisi, diş ile ilgili tüm cerrahi işlemlerin ve ağız içindeki yumuşak dokuların (dil, yanak, tükürük bezleri, vb.) patolojik oluşumlarının cerrahi tedavisini gerçekleştiren anabilim dalı olarak bilinmektedir. Nefes alma, konuşma ve çiğneme başta olmak üzere en temel insani fonksiyonları etkileyebilen çene ve diş problemleri, çene ve diş cerrahisi çözümleri ile ortadan kaldırılabilmektedir. Bu fonksiyonlar ile birlikte yaşam kalitesini de ciddi düzeyde olumlu etkileme potansiyeli olan diş cerrahisi, hastaya aynı zamanda estetik açıdan da pozitif katkı sağlar.

Cerrahi Tadaviler

İçindekiler

Sinüs Lifting Tedavisi Nedir?

Sinüs lifting, sinüs boşluğunun yükseltilmesi ve genişletilmesi için yapılan bir cerrahi müdahaledir. Sinüs boşluğunun yükseltilmesi, sinüs enfeksiyonlarının önlenmesi veya tedavisi, sinüs ağrısı ve rahatsızlıklarının azaltılması amacıyla yapılabilir. Sinüs lifting müdahalesi, diş hekimi veya plastik cerrah tarafından yapılabilir ve genellikle lokal anestezi altında yapılır. Sinüs lifting müdahalesi, hastanın durumuna ve ihtiyacına göre değişebilir ve bazı durumlarda diğer cerrahi müdahalelerle birlikte yapılabilir.

Diş hekimliğinde sinüs lift; üst azı dişlerini kaybetmiş ve üzerinden zaman geçmiş hastalarda kemik rezorbsiyonu ve sinüsün aşağı doğru sarkması sonucu bölgedeki dişsizlik problemini çözmek için implant uygulanacak kemik dokusunun kalmadığı durumlarda başvurulan bir cerrahi yöntemdir.

Sinüs Lifting Nasıl Yapılır? Sinüs Lifting Yöntemleri Nelerdir?

Maksiller Sinüs üst çenenin üzerinde, azı dişlerimize yakın bir bölgede yer alan anatomik boşluklara verilen isimdir. Bu boşlukların görevi ses oluşumu ve kafa ağırlığının azaltılmasını sağlamaktır. Sinüs boşluklarının aşağıya doğru sarktığı durumlarda kemik hacminde kayıplar oluşur. Bu kemik kayıpları doğal fizyolojik bir süreç olarak görülebilir ancak implant tedavisi planlanıyorsa, yeterli kemik yüksekliği sağlanamadığında sorun oluşturabilir.Sinüs greftleme, aşağı sarkmış sinüs boşlukları doldurularak dişsiz bölgelere implant tedavisi uygulayabilmek amacıyla kullanılmaktadır. Sinüslerin sarkması nedeniyle kemik hacminde azalma yaşayan bir hastaya implant tedavisi uygulanacaksa, tedavide öncelikle Sinüs Lifting cerrahi müdahale uygulanır.

Sinüslerin sarkması nedeniyle kemik hacminde azalma yaşayan bir hastaya implant tedavisi uygulanacaksa, tedavide öncelikle Sinüs Lifting cerrahi müdahale uygulanır. Bu işlem ile kemiğin içine tam olarak yerleştirilmesi gereken implantın boyu ve genişliği için yeterli hacim yaratılır. Yeterli kemik hacmi elde edildikten sonra implant uygulamasına geçilir. Sinüs lifting gerektiren implant tedavilerinde konunun uzmanları olan çene cerrahlarının tedaviyi gerçekleştirilmesi son derece önemlidir. Sinüs lifting, lokal anestezi ve genel anestezi uygulaması ile yapılır. Yaklaşık yarım saat süren bu operasyon sonrası ağrı kesici ile geçebilecek boyutta hafif ağrılar oluşabilir. İşlemin tamamlanmasının ardından genellikle 4-5 aylık bir süre boyunca bölgede istenilen kemik dokusunun oluşması beklenir. Sinüs lift operasyonu sinüs altında kalan kemik kalınlığına bağalı olarak 2 farfklı şekilde yapılabilir.

number10
Kapalı Sinüs Lift

İmplant koyulacak yeterli kemik yüksekliği olmadığında ama müdahaleye izin verecek yeterli kemik kalınlşığı olduğu durumda diş çekimi sonrası veye kret tepesi üzerinden sinüs tabanına ulaşılarak sinüs zarının eleve edilmesi sonrası greftleme sonrası implant yerleştirilmesi protokolüdür.

number11
Açık Sinüs Lift

Kret tepesi ve sinüs tabanı arasındaki kemik yüksekliğinin çok ince olduğu durumda kret tepesinden ulaşım sağlamaya çalışılırsa kemik kırığı oluşma riskinin fazla olduğu durumlarda; bukkal kemik yüzeyinden bir pencere açılarak sinüs trabanına ulaşulması ve bjuradan sinüs zarının eleve edilip greft meteryali yerleştirilmesi işlemidir.

Sinüs lifting lokal anestezi altında diş hekimi koltuğunda yapılabilmektedir. Kaldırılmak istenilen sinüs bölgesindeki diş eti ağız içerisinde açılan küçük bir pencere vasıtayla ulaşılır hale getirilir. Sinüsün içini kaplayan sinüs mebranı yükseltildikten sonra oluşturulan boşluğa kemik tozu ve greftleme yapılmaktadır. Daha sonra ise bölge dikişlerle kapatılır.

Sinüs Liftingde Kullanılan Greft Metaryelleri Nelerdir?

Kemik eksikliği durumunda, kemik oluşturmak istenen bölgeye uygulanan materyallere kemik grefti denir. Bu kemik greftleri kişinin kendi vücudundan alınabilir (genellikle çene kemiği ve kalça kemiğinden alınır), hayvansal kaynaklı (sığır kaynaklı greftler) olabilir ya da sentetik olarak üretilebilir. Sinüs lift tedavisinde genellikle allogreft materyalleri kullanılır. Sığır ve domuz kaynaklı olanlardan ülkemizin dini gereği sığır olanlar tercih edilmektedir.

Sinüs Lifting Sonrası Nelere Dikkat Edilmelidir?

Sinüs lifting, bir başka deyişle sinüs kaldırma ameliyatları, azı dişlerinin eksikliğinden dolayı oluşan sinüs sarkmalarını tedavi için yapılmaktadır. Yaklaşık 2 saat civarında gerçekleşen ameliyatta, oluşan boşluklara kemik tozları doldurularak sarkması engellenmektedir. Kemik tozunun kemiklere kaynaması ise, yaklaşık altı ay sürmektedir.İşlem sonrası şunlara dikkat edilmelidir:

  • Ağız içerisine yerleştiren tamponlar, en az 45 dakika sıkıca ısırılmalı, daha sonra buz uygulamasına geçilmelidir. Bu uygulama, gece yatana kadar yapılmalıdır.
  • Kesinlikle tükürülmemelidir, ayrıca burun temizlemesi veya ağız çalkalanması da en az 2 gün yapılmamalıdır.
  • İlk gün banyo yapılmamalıdır.
  • En az iki gün sıcak içecek ve yiyecekler tüketilmemelidir.
  • Sinüs litfting operasyonu sonrasında yara olan bölgenin korunması için diğer tarafla yemek yenilmelidir. İşlem sonrasın da 24 saat içinde birşeyler yenilip içilmemelidir.
  • Aynı zamanda basınç uygulanmaması için burun temizliğinde dikkatli olunmalı. Hapşırılırken de ağız açık olmalıdır.
  • Sinüs lift ameliyatı sonrası sigara ise iyileşme döneminde diş eti problemleri yaratabilmektedir. Hastaların özellikle iyileşme döneminde sigara kullanmamaları gerekmektedir. Operasyon sigara içen hastalara göre sigara içmeyen hastalarda daha başarılı gerçekleşmektedir.

Sinüs Lift Ameliyatı Sonrası Şişlik Olur mu?

Şişliğin oluşması yanaktaki ödem şişliğine göre kişiden kişiye değişmektedir. Şişliğin oluşmaması içinde 24 saat soğuk tampon uygulanabilir. Bölgede ise hafif şişlik oluşması normaldir ve bu durum iyileşme için gereklidir.

Sinüs Lift Ameliyatı Ücreti Nedir? Fiyatlandırma Neye Göre Değişir?

Kaç dişlik alana implant yapılacağı ve kaldırılması gereken kemik miktarı ve buna bağlı olarak kullanılacak greft materyali miktarı, membran materyali kalitesi ve boyutu cerrahinin fiyatını etkilemektedir. Daha detaylı bilgi almak için kliniğimize gelebilir ve muayene olabilirsizniz.

Diş Çekimi

Diş çekimi; enfekte, hasarlı ya da farklı bir şekilde sorunlu bir dişin ağızdan tamamen çıkarılmasını içeren bir diş prosedürüdür. Genellikle dişte enfeksiyon, çürüme, diş eti hastalığı, travma sonrası hasar oluşumu gibi nedenler sonucunda diş çekimine ihtiyaç duyulabilir.

Diş çekimi, diş hekimleri için genellikle son çaredir. Bir dişin dolgu ya da kanal tedavisiyle kurtarılmasının mümkün olmadığı durumlarda diş çekimi yapılır. Diğer bir deyişle diş çekimi diğer tüm olasılıklar tükendikten sonra başvurulan bir tedavi yöntemidir.

Diş eti hastalıkları dişlerin çevresinde derin ceplere ve diş eti çekilmelerine neden olabilir. Dişte, onu tutacak yeterli diş dokusu olmadığı durumlarda diş çekim gündeme gelebilir.

Ciddi hasar veya çürüme dahil olmak üzere birçok farklı nedenle diş çekimi gerekli olabilir. En yaygın diş prosedürlerinden biri olan diş çekimi, bakterileri ortadan kaldırabilir ve genel ağız sağlığını iyileştirebilir. Bu esnada diş çürüklerinin neden olduğu kötü ağız hijyeni nedeniyle meydana gelen kronik ağız kokusu da diş çekiminin ardından geçebilir.

Diş Çekimi Nasıl Yapılır?

Diş çekimi basit diş çekimi ve cerrahi diş çekimi olarak sınıflandırılabilir. Basit diş çekiminde, çekilecek olan dişin çevresindeki bölgeyi uyuşturan bir lokal anestezi uygulanır. Bu sayede işlem sırasında yalnızca baskı hissedilir. Acı ya da ağrı hissedilmesi söz konusu olmaz. Daha sonra diş gevşetilir ve davye kullanılarak çıkarılır. Cerrahi diş çekimi genellikle dişin ağızda sürmediği ya da diş eti çizgisinden kırıldığı durumlarda uygulanır. İlk olarak işlem sırasında acı ve ağrı hissinin giderilmesi amacıyla lokal anestezi yapılır. Diş özel aletler kullanılarak gevşetilir ve yuvasından çıkarılır. Bazı durumlarda gömülü yirmilik dişin ya da kırılmış dişin çıkarılması için diş etinde küçük bir kesi yapılması gerekebilir. Diş çıkarıldıktan sonra yuva temizlenir ve dezenfekte edilir. Bazı durumlarda diş hekimi tarafından çenedeki kemik kaybını önlemeye yardımcı olacak kemik grefti yerleştirilebilir. Son olarak kesi dikişlerle kapatılarak prosedür tamamlanır.

Diş Çekimi Sırasında Diş Neden Kırılır?

Diş çekimi sırasında yaşanabilecek komplikasyonlardan biri çekim işleminin uygulandığı dişin kırılmasıdır. Diş çekimi yapılacak dişte eğer ileri derece çürük ya da kemik kaybı bulunuyorsa çekim sırasında kırılma olasılığı vardır. Önemli olan dişin kırılmasıyla birlikte kırılan parçanın da çıkarılmasıdır. Kırığın pozisyonuna göre belirli aletler kullanılarak, gerekli durumlarda parça kesilerek ya da kemik yuvasının içerisinden kaldırılarak çıkarılabilir. Diş çekiminin ardından kırılan parça içeride kaldıysa kalan parça röntgenle tespit edilir ve hastaya yeniden anestezi uygulanarak çıkarılması gerekir. Aksi takdirde zaman içerisinde kalan parçanın çevresinde kistik bir yapı oluşmasına bağlı olarak bölgede ağrı ya da çenesel sorunlar oluşabilir.

Diş Çekimi Sonrasında Yapılması Gerekenler Nelerdir?

Diş çekiminden sonra istirahat etmeye özen gösterilmeli ve olası bir kanamayı önlemek için baş dik tutulmalıdır. Anestezinin etkisi geçene kadar sıcak yiyecekler ve içecekler tüketilmemelidir. Bu oldukça önemlidir. Çünkü anestezinin etkisiyle ağrı doğru şekilde hissedilemeyeceğinden ağzın yakılması söz konusu olabilir. Ayrıca yine fark edilmeden yanağın çiğnenmemesi konusunda da dikkatli olunmalıdır. İlk gece yatarken baş ekstra bir yastıkla desteklenerek mümkün olduğunca yüksekte tutulmalıdır. İlk 24 saat boyunca dişin çıkarıldığı yuvanın iyileşmesini engelleyecek hareketlerden kaçınılmalıdır. Bu sürede ağız çalkalanmamalı, ağzın o tarafıyla yemek yiyerek ya da dili dişin çıkarıldığı bölgeye götürerek kan pıhtısına zarar verilmemelidir. Bu durumda dişin çıkarıldığı yuvada enfeksiyon oluşması ve iyileşme sürecinin olumsuz etkilenmesi söz konusu olabilir. Kanamayı teşvik edebileceği ve iyileşmeyi geciktirebileceği için en az 24 saat alkol kullanılmamalıdır. Aynı şekilde mümkün olduğunca sigara içilmemelidir. Diş çekildikten sonra sigara kullanımı enfeksiyon riskini artırabilir ve ek olarak iyileşme sürecine zarar verebilir. Kanamayı artırabilecek aspirin ve benzeri kan sulandırıcı ilaçlardan uzak durulmalıdır.

Gömülü 20 Yaş Dişi Çekimi

Yirmi yaş dişleri en son süren üçüncü azı dişleridir. Genellikle 17-25 yaşları arasında ağızda görülmeye başlarlar. Yirmi yaş dişleri sürmelerine, sürdüklerinde bulundukları konuma ve çevre dokulara zarar verip vermemelerine göre ağızda tutulabilirler. Diş arkında bulunan darlık nedeni ile diş eti altında yada tamamen kemik içerisinde gömülü kalabilirler, gömülü olan 20 yaş dişlerinin çekilmelerinde fayda vardır.

20 Yaş Dişleri Hangi Durumlarda Çekilmeli?

  • Dişin etrafında kiste benzer bir oluşum varlığında,
  • Dişin konumu nedeni ile plak birikimi bakteri ve ağız kokusu kaynağı olduğunda,
  • Ortodontik tedavi yapılacak kişilerde çapraşıklığı arttırma riski olduğunda,
  • İlgili dişte oluşan çürük veya apse oluşumu durumunda (kanal tedavisi yapılamadığı durumlarda),
  • lgili bölgede dişin tam süremediği diş etinin altında kaldığı durumlarda diş eti içerisinde gıda birikimi ve diş eti iltihabı oluştuğu durumlarda,
  • Öndeki dişlere baskı yapması ve çapraşıklığa neden olduğunda,
  • Tüm ağzı kapsayan protez planlamalarında problemli yirmi yaş dişleri ağızdan uzaklaştırılır.

20 Yaş Dişleri Nasıl Çekilir?

Öncelikle dişin konumuna ve gömüklüğüne göre farklılık göstermektedir. Gömülü olmayan ve ulaşımı rahat olan bölgelerde diş çekiminin normal çekimden farkı yoktur. Basit bir çekimden sonra hafif bir şişlik, ağrı ve kanama olabilir. Daha özel işlemler gerektiren bazı kompleks çekimler de uygulanabilmektedir. Bu kompleks çekimlerden sonra şişlik artabilir bu durumlarda antibiyotik ve ağrı kesici kullanılabilinir. İleri yaşlarda kemik yapısı yoğunlaştığı ve esneklik azaldığı için çekim zorlaşır, iyileşme yavaşlar.

20 Yaş Diş Çekimi Sonrası Neler Yapılmalıdır?

Problem çıkarsın ya da çıkarmasın gömük yada yarı gömük olan yirmi yaş dişleri çekilmelidir. Bireyler 40 yaş ve üzerindeyken operasyon ve operasyon sonrası yara iyileşmesi zorlaşmaktadır.

  • Çekimden sonra tampon 30 dakika boyunca basınçla ısırılmalıdır, bu işlem kanamayı durdurur ve pıhtı oluşmasını sağlar.
  • Çekim yeri karıştırılmamalıdır, ağrı, enfeksiyon, kanama oluşabilir.
  • Tükürülmemelidir. Yoksa kanama artar ve pıhtı yerinden oynayabilir.
  • Anestezi etkisi geçinceye kadar bir şey yenilip içilmemelidir.
  • İlk gün çekim yapılan bölgenin karşı tarafı ile yenilip içilmelidir.
  • Gün boyunca sigara ve alkol tüketilmemelidir.
  • Operasyon sonrası çekim zorlu geçmiş ise bölgeye soğuk bir tampon uygulayarak dolaşım yavaşlatılır ve yüzün şişmesinin önüne geçilir.
  • Uygulama şöyle olmalıdır: 20 dakika soğuk tampon- 20 dakika ara- tekrar 20 dakika soğuk tampon şeklindeki periyotlarla devam edilir.Anestezi etkisiyle soğuk tamponun cilde zarar verdiğini farkedilemeyebilir.Bu sebeple ara vermek unutulmamalıdır.
  • Reçete ile verilmiş olan ilaçları, tarif edilmiş şekli ile ve düzenli olarak kullanılmalıdır.

Dental Travmalar

Dental travma, dişin yanı sıra diş eti, dil, dudak gibi yumuşak dokuları içeren travmadır. Düşme sonucu, trafik kazalarında, çocuklarda oyun kazalarında, spor yaralanmalarında, yüze alınan darbe ile bu tip travmalar görülebilmektedir. Dentoalveolar travma bir çok dokuyu ve yapıyı kapsamaktadır. Diş üç sert dokudan meydana gelmektedir: mine, dentin ve sement. Sharpey lifleri ile dişe ve alveol kemiğine ya da dişeti bağ dokusuna bağlanır. Dişler ya da periodonsiyum üzerine gelen travmatik kuvvetler çeşitli yönlerde ve çeşitli büyüklüklerde zarara neden olabilirler. Travmatik yaralanmalar çeşitli kırık ve luksasyon tiplerine göre sınıflandırılırlar, ancak çoğu zaman bu yaralanmalar kombine şekilde oluşurlar.

Diş Çarpma Sonucu Tamamen Yerinden Çıkması Durumunda Ne Yapmalıyım?

Bu durumda acil harekete geçilmelidir. Dakikaların bile çok önemi vardır. Çocuklarda özellikle görülen bu durumda ebeveynlerin ve öğretmenlerin bilgili ve dikkatli olması ve acil müdahaleyi bilmesi önemlidir. Hasta ya da hastaya eşlik eden kimseden travmanin ne zaman, nerede ve nasıl oluştuğuna ilişkin bilgiler edinillir. Travmaya uğramış dişleri tedavi ederken, kaza saati ve tedavi tarihinin kaydedilmesi önemlidir çünkü bu bilgiler prognozu etkileyebilir.

Avulse bir dişin periodontal membranı canlı olduğu zaman, immediat replantasyon, yani yerine yerleştirme uygulanmaktadır. Avulsiyondan sonraki 45 dakika içerisinde yapılması önemlidir. Eğer diş süt ya da saklama solüsyonunda muhafaza edilirse 24 saat içinde yerine yerleştirilebilir.

Avulse diş sütte, ağız içinde ya da saklama solüsyonlarında muhafaza edilebilir. Avulse diş kliniğe getirildikten sonra, serum fizyolojik içinde bekletilir. Ağız ve diş muayenesi yapılır, hastanın hikayesi dinlenir, alveol kemiği etrafındaki durumun değerlendirilmesi amacı ile radyografik muayene yapılır. Fazlaca kontamine olmuş bir diş için, serum fizyolojik ile yıkama yapılarak sadece kontaminasyonlar kaldırılır. Alveol soketindeki kan pıhtıları yıkanır. Avulse diş nazikçe soket içine yerleştirilir ve splint-lenir. Eğer replante diş ile dişeti arasındaki adaptasyon zayıf ise, diş eti ve servikal bölge arasındaki adaptasyonun sıkı bir şekilde gerçekleşmesi için dişetine dikiş atılır. Splintleme için geleneksel adeziv rezinler ve ortodontik bükülmüş bir tel kullanılır. Sürekli basınç replante dişin başarısını etkileyebileceğinden çok sıkı splintlemeden kaçınılmalıdır.

Kök ucu kapanmış dişlerde, endodontik tedaviye splint çıkarılmadan önce başlanmalıdır (replantasyondan 1-2 hafta sonra). Kök ucu kapanmamış dişlerde ise pulpa nekrozunun gerçekleştiğinden emin olunana kadar beklenmelidir çünkü pulpa dokusunda yeniden damarlanma olabilir.

2-3 hafta sonra splint çıkarılır. Nekrotik pulpalı avulse dişlerin başlangıç tedavisini takiben apikal kapanma sağlandıktan sonra son olarak sızdırmaz kök kanal dolgusu yapılır.

Süt Dişi Çarpma Sonucu Çıktığında Ne Yapılır?

Süt dizisindeki travma olgularında en önemli biri yerine gelecek olan daimi diş tomurcuğunun zarar görmüş olma ihtimali. Hastanın yaşı, süt dişlerindeki malpozisyonun darbe ve yönü bazı faktörlerdir. Süt dişlerine gelen travmaya bağlı olarak daimi dişlerde; renkleşme ve mine hipoplazisi, anatomik kuron ve kökte eğrilme ve malformasyon, kök hipoplazisi gelişebilir.Olasılıklar hakkında hastanın ailesini bilgilendirmek ve süt dişlerin sürekli dişler ile yer değiştirmesi sırasında sorunları çözmek önemlidir. Periyodik muayene yapmak zorunludur. Mine hipoplazileri diş sürdükten sonra restore edilebilir. Kron ve kökteki eğrilmeler ortodontik ve restoratif işlemler ile tedavi edilebilir.

Dişten Küçük Bir Parça Kırıldı, Nasıl Tedavi Yapılabilir??

Kırık küçük ise cila veya selektif mölleme yapılabilir; daha büyük kırıklarda kompozit rezin dolgu ile restore edilir. Kırık parça var ise kırık parça kullanılarak yerine yapıştırılabilir. Mevcut değil ise kompozit materyal ile restore edilebilir.

Diş Çarpma Sonucu Hem Kırıldı Hem Sallanıyor Ne Yapılır?

Luksasyon ile birlikte görülen kuron kırığı Öncelikle restoratif tedavi güncel standart prosedürlere göre uygulanmalıdır. Birkaç ay sonra pulpadan canlı yanıt alınamaz ise kanal tedavisi uygulanmalıdır.Genç hastalarda travmatik yaralanmaları takiben pulpa nekrozunun görüldüğü pekçok olguda, birinci seçenek apeksifikasyonun sağlanmasıdır. Ancak kök gelişimi tümü ile tamamlanmış dişlerde endodontik tedavi ve ardından restoratif tedavi yapılmalıdır.

Çene Kistleri

Kistler, insan vücudunun her yerinde ortaya çıkabilir; ancak en çok çenede görülür. Kistler, çene içinde yumuşak dokuda ya da kemikte yerleşir içinde sıvı bulundurup etrafı da doku ile çevrilir ve bulundukları bölgede büyüme gösterirler. Çenede oluşan kistler patolojik bir durum olur. Radyoloji yöntemi ile ortaya çıktığı gibi şişlik ve ağrı gibi belirtileri bazen göstermemesi sebebi ile rutin diş kontrolünde diş hekimi tarafından görülebilir. Kistler cerrahi yollar ile tedavi edilir. Çenede oluşan kistler, ameliyat ile çene cerrahı tarafından çıkarılabilir. Zamanında müdahale edilmezse yüz bölgesinde iltihaplanma oluşabileceği gibi çene kemiğinde deformasyona sebep olur ya da iyi veya kötü huylu tümör oluşumu gibi sonuçlara yol açar.Çene kemiği ve yumuşak dokuda gelişen içi sıvı dolu keseler olan diş kistleri odontejenik yani diş kökenli kistlerin ikinci en yaygın türü olarak bilinirler. Sürmemiş dişlerin, kısmen sürmüş dişlerin, çoğunlukla azı ya da köpek dişlerinin üzerinde oluşurlar. İyi huylu olmakla birlikte tedavi edilmemeleri durumunda enfeksiyon gibi komplikasyonlara neden olabilirler.Diş kistleri genellikle iyi huylu olsalar da boyutları, yerleşim yerleri ve potansiyel olarak enfeksiyona yol açabilmeleri nedeniyle tedavi edilmesi gereken anomaliler olarak tanımlanmaktadır

Diş Kistleri Neden Oluşur?

Diş kistleri genellikle ölü ya da ölmekle olan dişlerin köklerinin ucunda oluşur. Genellikle henüz sürmemiş dişlerin üzerinde sıvı birikmesine bağlı olarak ortaya çıkar. Odontejenik tümörler ve kistler genellikle normal diş gelişimlerinde yer alan dokulardan ve hücrelerden kaynaklanır. Çoğu genetik sendromlarla yakından bağlantılıdır. Nevoid bazal hücreli Karsinom sorunu olan kişilerin vücudunda tümörlerin baskılanmasından sorumlu gen bulunmaz. Bu nedenle, çene içinde çoklu odontojenik kist gelişme riski oluşur.

Diş Kisti Hangi Tehlikelere Neden Olabilir?

Küçük bir diş kisti dahi olsa çıkarılması gelecekteki komplikasyonları önleyebilir. Tedavi edilmeden bırakılması durumunda ;
Enfeksiyon; Enfekte bir diş kisti, periodontal ve periapikal enfeksiyonlara neden olabilir.
Diş kaybı; Tedavi edilmeyen diş kisti, diş eti dokusunda sorunlara neden olur, diş eti dokusunu zayıflatarak dişi yerinde tutma yeteneğini kaybetmesine yol açabilir.
Çene kırığı; Çene kemiği herhangi bir diş kisti enfeksiyonu nedeniyle zayıfladığında, kırık gelişmesi riski vardır. Kist premolar bölgede olduğunda risk daha yüksektir.
Ameloblastoma ya da çene tümörü; Bunlar, esasen azı dişlerinin ya da yirmi yaş dişlerinin yakınındaki çeneyi etkileyen ve nadir görülen tümörlerdir. Mine tabakasını oluşturan hücrelerden ortaya çıkan çene tümörleri tedavi edilmedikleri takdirde kanserli hale gelebilir, akciğerlere ya da lenf düğümlerine yayılabilirler.

Diş Kistleri Alınmasa Olur Mu?

Çene kistleri genelde oluşum nedenleri net olarak bilinmemekle birlikte genel olarak çene veya ağzın dişe yakın kısımlarında görülür. Geneli herhangi bir sorun oluşturmayan ve zararsız olan tümörler olmasına karşılık zaman içinde hızlıca büyüme gösterebilirler. Büyüme gibi sorunlar oluştuğunda rahatsızlık hissi ile birlikte sinüs boşluğuna doğru ilerleme de söz konusu olabilir. Kötü huylu tümör eğilimine ulaşmadan önce alınması önerilir. Büyümeyen veya rahatsızlık hissi vermeyenler için işlem yapılmazken genelde rahatsızlık verenlerin genel anestezi altında alınması yoluna daha sık başvurulur. Alınmadan bırakılması tamamen tümörün yeri, durumu veya diğer etmenler değerlendirilerek karar verilmelidir.

Çene Kistlerinin Teşhisi Nasıl Yapılır?

Kist nedir ile başlanır ise kist aslında patolojik bir boşluk durumudur. Kist, merkezden çevreye genişler ve yumuşak bir çeper ile çevrili hale gelir ve içi sıvı ile dolu olur. Çene kistlerinin tedavi edilmesi büyük önem taşır, tedavi edilmediği durumlarda kistler gittikçe büyür ve buna bağlı olarak komşu dişlerin de kaybına hatta çene kemiğinin kırılmasına da neden olabilir. Çoğunluk ile radyoloji ile teşhis konulur. Kistin olduğu bölgede şişlik nadiren de olsa ağrı gibi belirtiler oluşur. Kistler, radyoloji ile teşhis edilebileceği gibi bazen hiçbir belirtisi göstermeyebilir bu durumda gerçekleşen diş muayenelerinde teşhis ortaya çıkar. Cerrahi işlem sonrasında teşhis konulabilmesi için patolojik incelemeye gerek duyulur.

Çene Kistlerinin Tedavisi Nasıl Yapılır?

Çene kistleri, çene bölgesindeki kemik ve yumuşak dokularda oluşan, içi genellikle sıvı dolu olan yapılardır. Bu kistler büyüme devam ederler ve iltihaplanma olursa ağrı oluşurlar. Alt dudak hissizliği ve elle anlaşılan şişlik belirtileri olan çene kistleri, görüntüleme teknikleri ile belirlenmektedir. Çene kistlerin tedavisi, ameliyatla yapılmaktadır. Ameliyatta kullanılan enükleasyon yöntemi daha küçük kistlerin tedavisinde uygulanır. Bu yöntemle kistin tamamı tek seferde alınmaktadır. Marsüpyalizasyon yöntemi ise daha büyük boyutlarda olan ve tek seferde çıkarılamayacak kistler için uygulanmaktadır. Bu yöntemde ise, öncelikle kistin içine diren konularak kist küçültülür ve daha sonra komple alınmaktadır. Her iki yöntem de, genel veya lokal anestezi altında yapılmaktadır.Diş kistlerinin normalin dışında patojen bir yapıya sahip olmaları ve ilaç tedavisiyle iyileşme sağlanamaması durumunda cerrahi yollar çıkarılması gereksinimi doğar. Kist operasyonları planlanırken kistin konumu, boyutu ve yol açtığı şikayetler kapsamlı şekilde değerlendirilir.

Kist Operasyonları Sonrası İyileşme Süreci Nasıldır?

Diş kisti ameliyatından sonra hızlı bir iyileşme süreci yaşanması için doktorun tavsiyelerine uyulması ve reçete edilen ilaçların düzenli olarak kullanılması çok önemlidir. İyileşme süreci üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle operasyondan sonra alkol ve sigara kullanılması önerilmez. Alkol kanın sulanmasına ve kandaki oksijen miktarının azalarak iyileşme sürecinin gecikmesine neden olabilir. Sigara kullanımı da doku iyileşmesini olumsuz yönde etkiler ve enfeksiyon riskini artırır. Doktor izin verene kadar diş fırçalanmamalı ve gargara uygulanmamalıdır. Aksi takdirde henüz tam iyileşmemiş olan yaralarda kanama meydana gelmesi riski vardır.

Apikal Rezeksiyon-Kök Ucu Kesilmesi

Dişin içindeki pulpa odası adı verilen boşluk, dişi canlı tutan canlı doku (sinirler, kan damarları ve bağ dokuları) olan pulpayı barındırır. Bu odadan bir kök kanal sistemi dallanır. Halk arasında kanal tedavisi olarak bilinen endodontik tedaviye, pulpa iltihaplandığında veya enfekte olduğunda ihtiyaç duyulur. Bu; derin diş çürüğü, dişte tekrarlanan diş prosedürleri (örneğin, büyük bir dolgunun değiştirilmesi) veya çatlak hatta kırık gibi travmatik hasarlar olduğu durumlarda gerekli hale gelir. Pulpa ölürse, pulpa odası ve kanalları enfekte olabilir. Bu enfeksiyon, sonunda çevredeki kemiğe ve kökün ucundaki diğer dokulara yayılabilir.Kanal tedavisi uygulanması için dişe bir delik açılarak pulpa odasından ve kök kanallarından iltihaplı ya da enfekte doku çıkarılır. Boşluk dezenfekte edilerek doldurulur ve kapatılır. Ancak bazı durumlarda kanal tedavisi mümkün olmayabilir ya da tedavi uygulanan kök kanalları yeniden enfekte olabilir. Bu gibi durumlarda apikal rezeksiyon ile tedavi gündeme gelir.

Apikoektomi; kök ucunun çıkarılması, kök ucu boşluğunun oluşturulması ve özel bir kök ucu dolgu malzemesi ile doldurulmasını içeren endodontik bir işlemdir.

Kök ucu rezeksiyonu olarak da bilinen apikoektomi, tipik olarak bir kök kanal prosedürü başarısız olduktan sonra gerçekleştirilen cerrahi bir endodontik prosedür olma niteliği taşır. Kanal tedavisi, diş pulpasını çıkararak ve dişi biyo uyumlu bir malzeme olan güta-perka ile doldurarak diş içindeki enfekte dokuyu tedavi eder. Bu prosedür genellikle başarılı olmasına rağmen, diş kanallarında enfekte artıklar kalabilir ve ilerleyen dönemde enfeksiyonlar oluşmasına yol açabilir. Kök kanalı tedavisinden sonra dişi yeniden enfekte olan bir hasta diş etlerinde ağrı, hassasiyet veya şişlik hissedebilir. Ancak bazı hastalarda hiçbir semptom görülmeyebilir. Apikoektomi, enfeksiyonun tamamen ortadan kaldırılmasını ve dişin sağlıklı bir duruma dönmesini sağlamak için apeks adı verilen kök ucunu ve enfekte olmuş dokuyu çıkarır. Kök ucu, sinirler ve kan damarlarının dişe girdiği ve daha sonra kanallardan geçerek pulpa odasına ulaştığı yerdir. Kök ucunun çıkarılması, sorunun kaynağındaki enfekte dokuyu ortadan kaldırarak dişte enfekte doku kalmadığından emin olmayı sağlar.

Apikal Rezeksiyon Hangi Durumlarda Uygulanır?

  • Geleneksek kök kanal tedavisi başarısız olduğunda
  • Kök kanal tedavisinden sonra enfeksiyon geliştiğinde
  • Kök kanal tedavisinin yinelenmesiyle sonuç alınamayacağı durumlarda
  • Geleneksel kök kanal tedavisi endike olmadığında
  • Çeşitli anatomik, patolojik ve travmatik nedenlere bağlı olarak uygulanabilir.

Apikal Rezeksiyon Ameliyatı Nasıl Yapılır?

Apikal rezeksiyon ameliyatına başlanmadan önce lokal anestezi ile uyuşma sağlanır. Daha sonra etkilenen kök seviyesinde diş eti dokularından küçük bir kesi yapılır. Böylece enfekte peri-apikal dokulara doğrudan erişme imkânı elde edilir. Kök ucunun yakınında ya da çevresindeki enfekte dokuyla kök ucunun son birkaç milimetresi çıkarılır. Kanalın kapatılması ve daha fazla enfeksiyon oluşmasının önlenmesi için kök kanalının ucuna çok küçük bir dolgu yerleştirilir. Diş eti dokuları küçük dikişlerle kapatılır. Gerekli durumlarda özellikle de enfeksiyonun önemli bir boşluğa neden olması halinde kemiğin büyümesine yardımcı olmak için kemik grefti ve diğer teknikler kullanılır.

Apikal Rezeksiyon Yapılmazsa Ne Olur?

Apikal rezeksiyon yapılmaması halinde diş köklerinde enfeksiyon ve şişlik oluşabilir. Enfeksiyon ve şişlik oluşması halinde apikal rezeksiyon yapılması gereklidir. Aksi takdirde çok fazla acı ve ağrı yaşanması riski bulunur.

Apikal Rezeksiyon Sonrası Nelere Dikkat Edilmelidir?

Apikal rezeksiyon sonrası bir miktar ağrı hissedilmesi normaldir. Ağrının kontrol altına alınması için diş hekiminin reçete ettiği ağrı kesicilerden faydalanılabilir. Apikal rezeksiyondan sonraki ilk günlerde hafif kan sızıntıları meydana gelebilir. Bu süreçte tükürmekten, sigara içmekten ve pipet kullanmaktan kaçınılmalıdır. Bu sayede ameliyat bölgesinde gerekli ve koruyucu olan kan pıhtılarının yerinden ayrılması önlenebilir. Apikal rezeksiyonu izleyen ilk birkaç gün süreyle şişlik görülebilir. Bu şişlik genellikle 1 hafta içerisinde kendiliğinden düzelir. Apikal rezeksiyon ameliyatından sonraki ilk 12 saat buz kompresi yapılmalıdır. Operasyon bölgesinin tahriş olmasını önlemek için birkaç gün süreyle sert ve gevrek yiyeceklerin tüketiminden uzak durulmalıdır. Hastalar apikal rezeksiyon ameliyatından genellikle birkaç gün sonra günlük rutinlerine dönebilirler.

Diş Apsesi

Diş apsesi, dişin veya dişi destekleyen yapıların (örneğin diş etlerinin) kök tepesindeki alveolar kemikte lokalize bir irin topluluğunun oluşması şeklinde ifade edilebilir. Hem çocukları hem de yetişkinleri etkileyebilen ağrılı veya ağrısız olabilen bakteriyel bir enfeksiyondur. Diş apseleri hem kronik hem de akut formlarda ortaya çıkabilir ve genellikle meydana geldiği yere göre kategorilere ayrılır: periapikal apse, diş eti apsesi ve periodontal apse. Diş apseleri genellikle etkilenen dişte ya da dişi destekleyen yapılarda lokalize olsa da iri oluşumu sıklıkla yakındaki dokulara yayılarak ciddi düzeyde komplikasyonlar oluşmasına neden olabilir.

Dişte ya da diş etlerinde bakteriyel enfeksiyon dolayısıyla meydana gelen irin birikintisine diş apsesi adı verilir. Diş apsesinin çeşitli nedenlerle dişin farklı bölgelerinde ortaya çıkabilen türleri vardır. Periapikal apse dişlerin apeks denilen kök ucunda, periodontal apse ise diş etleriyle dişlerin buluştuğu bölgelerde ve Gingival apse diş etlerinde görülür.

Diş Apsesi Belirtileri Nelerdir?

  • Ağrı
  • İrin
  • Diş etlerinde ya da yüzde şişlik ve kızarıklık
  • Ağızda kötü bir koku ya da tat
  • Ateş
  • Dişlerde sıcak ve soğuk yiyecek ve içeceklere karşı hassasiyet
  • Boyun bölgesinde lenf bezlerinde şişme
  • Yutmada ya da ağız açmada zorluk
  • Ciddi bir enfeksiyona işaret edecek şekilde alt ya da üst çenede şişme sayılabilir.

Diş Apsesi Nasıl Tedavi Edilir?

Diş apsesi tedavisi enfeksiyonun iyileştirilmesi, komplikasyonların önlenmesi ve mümkünse dişin kurtarılması amacıyla kişi özelinde planlanır. Uygulanacak olan tedavi sorunun boyutuna bağlıdır. Bu aşamada apseli dişin durumu ve enfeksiyonun diğer dişlere yayılması gibi bir sorun oluşup oluşmadığı diş röntgeni çekilerek tespit edilir. İnsizyon ve drenaj: Apsede küçük bir kesi yapılacak irin boşaltılır. İrinin boşaltılması ve şişliğin inmesi sonrasında apseli bölge temizlenir. Apse boşaltıldıktan sonra kök kanal tedavisine ihtiyaç duyulabilir. Kök kanal tedavisi: Enfeksiyonun ortadan kaldırılmasını ve dişin kurtarılmasını sağlayan etkili bir diş hekimliği prosedürüdür. Dişin enfekte olan pulpası çıkarıldıktan sonra oluşan boşluk doldurulur ve yeni bir enfeksiyonun önlenmesi sağlanır. Dişin büyümesi sırasında pulpa çok önemli olsa da olgunlaşan dişler gerekli tedaviler uygulandıktan sonra içinde pulpa olmadan yaşayabilir. Kök kanal tedavisi uygulandıktan sonra dişin kronla kaplanması gerekebilir. Diş Çekimi: Apseli dişin kurtarılmasının mümkün olmadığı durumlarda diş çekimi gündeme gelebilir. Dişin çekilmesiyle birlikte bölgedeki irin dışarı akar. Bölge iyice temizlenip dezenfekte edilir. Bölgedeki diş eksikliğinin giderilmesi için implant tedavisi uygulanması etkili bir çözüm olabilir. Antibiyotik tedavisi: Enfeksiyonun yayıldığı ve hastanın bağışıklık sisteminin zayıf olduğu durumlarda antibiyotik tedavisi gündeme gelebilir. Antibiyotik kullanımı diş apsesinin tedavisi için tek başına yeterli değildir.

Diş Apsesi Tedavi Edilmezse Ne Olur?

Diş apsesi tedavi edilmezse, enfeksiyon tüm vücuda yayılarak son derece ciddi sağlık sorunları yaşanmasına neden olabilir. Dişler ve diş etleri tıpkı diğer organlar gibi vücudun önemli birer parçasıdır. Ağız sağlığı ihtiyaçlarının ihmal edilmesi genel sağlığı olumsuz yönde etkileyebilir. Diş apsesine neden olan bakteriler enfekte dişten kan dolaşımına girdiği takdirde çeşitli sağlık sorunları oluşabilir. Vücudun bakteriler ve virüsler tarafından saldırıya uğraması durumunda verdiği tepkiler farklılaşabilir. Bakterilerin ilk hedefi çene kemiği de dahil olmak üzere kemiklerdir. Kemik enfeksiyonu ya da osteomiyelit, kan dolaşımından geçen bakteriyel enfeksiyon nedeniyle kemik iliğinde ya da kemikte ortaya çıkan iltihaplanmadır. Şiddetli osteomiyolit vakaları çok ağrılıdır ve kemik yapısına zarar verebilir. Bakterilerin vücudu ele geçirerek hayati tehlike oluşturması en tehlikeli durum olarak kabul edilir.

Diş Apsesi Nasıl Tedavi Edilir?

Kavernöz Sinüs Trombozu; Gözler, kulaklar, burun ya da dişlerden kaynaklanan enfeksiyonun yüzün çevresindeki damarlardan geçtiği ve daha ciddi durumları tetiklediği ,nadir görülen ve yaşamı tehdit edebilen bir hastalıktır. Parafaringeal apse; boynun derin kısmında ortaya çıkan, enfekte olan kısmın şişmesiyle hava yolunu tıkayarak nefes almada güçlüğe neden olabilen bir enfeksiyondur. Tedavi edilmeyen diş apsesinin sebep olabileceği en ciddi durum Sepsis olarak kabul edilir. Bakteriyel enfeksiyonun tüm kan dolaşımına yayılması ve bağışıklık sistemi çapında organlara zarar veren, arterleri tıkayabilen bir iltihabı tetiklemesi durumunda görülür. Vücutta yeterli kan olmaması durumunda kan basıncı düşer ve septik şok nedeniyle böbrekler, karaciğer ve akciğerler iflas eder. Bakterilerin kanda yayılmasıyla ilgili pek çok tıbbi durum Sepsis’e yol açabileceği için diş apseleri kesinlikle hafife alınmamalıdır

Diş Eti Apsesini Önleme Yolları Nelerdir?

Diş eti apsesinin önlemek için dişlerin ve diş etlerin sağlıklı tutulması gereklidir. Rutin diş hekimi muayeneleri ihmal edilmemeli, diş temizliği düzenli olarak yapılmalıdır. Dişler günde 2 kez florürlü diş macunu ile fırçalanmalıdır. Dişler ile diş etleri arasında yer alan ve diş fırçası ile ulaşması zor olan bölgelerin temizlenmesi için düzenli olarak diş ipi kullanılmalıdır. Şekerli yiyeceklerin ve içeceklerin tüketimi sınırlandırılmalıdır. Aksi takdirde apseye neden olabilecek çürüklerle karşı karşıya kalınabilir

Preprotetik Cerrahi

Bir proteze ihtiyaç olması ancak devam eden diş eti çekilmesi ya da çene kemiği atrofisi gibi sorunların bulunması halinde, protez öncesi cerrahi prosedürlerine başvurulması gerekebilir. Protez öncesi cerrahi yani preprotetik cerrahi; hastanın ağzının bir diş restorasyonu için hazırlanmasına yardımcı olan her türlü oral ya da maksillofasiyal cerrahiyi ifade eder. Tedavi, hasta özelinde ihtiyaca göre kemik kaybı bulunan bölgelerin yeniden oluşturulmasını ya da diş etlerinin ve alveolar çıkıntının yumuşatılmasını içerebilir. Protez öncesi cerrahinin temel amacı, protezlerin hastanın gülümsemesine rahat ve tam oturmasını, fonksiyonlarını tam anlamıyla gerçekleştirmesini sağlamaktır.

Protez yerleştirilmeden önce hastanın ağzının hazırlanması için gerçekleştirilen tedavi prosedürlerinin tamamı protez öncesi cerrahi olarak adlandırılır. Protez öncesi ağız ve çene cerrahisi, hastanın tam ya da kısmi protez uygulamalarına hazır hale getirilmesi için gerçekleştirilen bir dizi prosedürden oluşur. Bazı hastalarda, maksimum düzeyde rahatlık sağlanması için kısmi ya da tam protez yapılmadan önce küçük oral cerrahi prosedürlere gereksinim duyulur. Protezler kemik sırtına oturduğundan, kemiğin uygun şekilde ve boyutta olması çok önemlidir. Diş çekilmesinin gerektiği durumlarda, alttaki kemiğin keskin ve düzensiz olması söz konusu olabilir. Bu durumda protezin en iyi şekilde oturtulabilmesi için kemiğin düzleştirilmesi ya da yeniden şekillendirilmesi ihtiyacı oluşabilir. Bazı durumlarda protez takılmadan önce fazla kemiğin çıkarılması gerekebilir.

Preprotetik Cerrahi Kimlere Yapılır?

Hastanın protez öncesi cerrahi prosedürlerine adaylığı protez konsültasyonu sırasında belirlenir. Bu tür işlemlere duyulan ihtiyaç hastanın ağız şekline ve hatlarına özellikle de alveol sırtına ve diş etlerine bağlı olarak belirlenir. Anormal kemik gelişiminin olduğu durumlarda takma dişin gevşek şekilde oturması söz konusu olabilir. Bunun yanı sıra yiyecekler ve bakteriler, tam olarak oturmayan takma dişlerin altında daha kolay birikebilir. Buna bağlı olarak diş eti hastalığı ve kronik ağız kokusu riski artabilir. Üstelik takılan protezin işlevlerini yerine getirememesi sorunu ile de karşılaşılabilir. Diş kaybını takiben çene kemiğinde çekilme yaşayan ya da restorasyonu engelleyen fazla diş eti dokusuna sahip olan kişilerin protez öncesi cerrahi gereksinimi olabilir.

Preprotetik Cerrahi Ne Durumda Yapılır?

Protez öncesi cerrahinin amacı; çenenin yumuşak ve sert dokularının ağız fonksiyonunu, estetiğini ve yüz formunu geri kazandıracak konforlu bir protez için hazırlanmasıdır. Protez öncesi cerrahi ile aşağıdaki durumlara konforlu ve etkili çözümler üretilmesi hedeflenir:

  • Çenenin işlevinin geri kazandırılması (gıdaların çiğnenmesi, yutulması ve konuşma)
  • Çene yapısının korunması ya da iyileştirilmesi
  • Yüz estetiğinin geliştirilmesi
  • Protezin yerleştirileceği bölgenin cerrahi olarak değiştirilmesi sonucu, uygun olmayan bir protezden kaynaklanacak ağrı ve rahatsızlığın ortadan kaldırılması
  • Alveolar kemikte yoğun kaybı olan hastalarda protezin bulunacağı alanın iyileştirilmesi
  • Çeneye endosseöz implantların yerleştirilmesi
  • Protez yapımından önce fazla olan kemik sırtının ya da üstteki yumuşak dokuların durumunun iyileştirilerek protezlerin tutunmasının ve stabilitesinin sağlanması.

Preprotetik Cerrahi Çeşitleri Nelerdir?

Preprotetik cerrahi, hareketli protez ya da implant gibi diş protezlerini yerleştirilmesinden önce ağzın hazırlanmasını ifade eder. Protezlerin çenenin kemikli sırtını kaplayan diş etlerinin üzerinde durması, ağza rahat ve düzgün bir şekilde oturması için kemik çıkıntının düzgün olması gerekir. Ağız yapısı kişiden kişiye değiştiği için protez uygulamaları her hastada aynı şekilde sorunsuz ilerlemeyebilir. Bu tür durumlarda protezlerin kayması, ağızda yara oluşması, protezlerin yanlış takılması söz konusu olabileceği için gerekli durumlarda kemik sırtının azaltılması, kemiğin yumuşatılması ve yeniden şekillendirilmesi, fazla yumuşak dokunun ya da kemiğin çıkarılması için farklı protez öncesi cerrahi prosedürleri uygulanabilir.

Alveoplasti:Üst ve alt çene kemikleri, dişleri saran alveolar kemik ile alveolar kemiğin dayandığı yoğun tabanı oluşturan bazal kemik olmak üzere iki farklı kemik türünden meydana gelir. Diş çekimini takiben çoğunlukla alveolar kemik iyileşme sürecinde düzensiz alanlar oluşur. Düzensiz alanlar nedeniyle protez uygulamaları ciddi düzeyde ağrıya ve dengesizliğe yol açabilir. Bu nedenle protez uygulamalarından önce kötü ya da düzensiz iyileşmiş alveolar kemiğin pürüzsüzleştirilmesi ve yeniden şekillendirilmesi için Alveoplasti adlı prosedüre başvurulabilir. Alveoplasti küçük bir alana ya da daha genel bir bölgeye uygulanabilir. Gerekli olan alveoplasti derecesi, genellikle prosedür için en uygun anestezi tipini belirler. Alveoplasti prosedürü kapsamında düzensiz alanların üzerinden diş eti dokusunda kesi yapılır. Daha sonra, planlanan proteze en iyi şekilde uyum sağlayacak şekilde bölgedeki kemik düzleştirilir, kemik sırtı azaltılır ve yeniden şekillendirilir. Bölge dikişlerle kapatılarak prosedür tamamlanır.

Fazla Kemiği Çıkarma (Torus Çıkarılması): Ağızdaki anormal kemik gelişimi olağandışı ve genellikle endişeye yol açacak bir durum değildir. Genel olarak tamamen zararsız, aşırı büyük kemik oluşumları olan tori’ler, tipik olarak Torus Palatinus denilen sert damak ve Lingual Tori denilen alt çene kemiğindeki dilin altındaki bölge olmak üzere iki spesifik alanda ortaya çıkar. Popülasyonun yaklaşık %9’unda görülen kemik oluşumları, bölgeyi sık sık travmatize eden kişiler ya da eksik dişlerinin yerine diş protezi yaptırmayı planlayan hastalar dışında çoğunlukla büyük bir sorun olarak nitelendirilmez. Protezler, torilerin oluştuğu kemik bölgelerini önemli ölçüde travmatize eder ve zayıf protez tutulumuna yol açar. Küçük düzeydeki büyümelerin her zaman çıkarılması gerekmez. Ancak orta ile büyük düzensizlikler protezlerin oturmasını ciddi düzeyde etkileyebilir. Alveolar sırtın dış kenarında bulunan ve yanaklara dokunan ekzostozlar, alt alveolar sırtında dile dokunan ya da sert damakta bulunan toriler mutlaka çıkarılmalıdır. Sert damakta oluşan fazla kemiklerin üst protezlere müdahale etmesi ya da konuşma engellerine neden olması mümkündür. Fazla kemiklerin çıkarılması için diş eti dokusunda küçük bir kesi yapılır. Kemik oluşumu özel aletlerle azaltılır ve düzeltilir. Tedavi edilen üst ya da alt çeneden pürüzsüz ve akıcı bir form oluşturulduktan sonra bölge dikişlerle kapatılır.

Fazla Diş Eti Dokusunun Çıkarılması(Epülüs Çıkarılması):

Vestibüloplasti: Vestibüloplasti genellikle yalnızca alt çeneden ve sadece alt çenenin ön kısmında gerçekleştirilen bir prosedürdür. Bir süredir diş eksikliği yaşayan hastalarda vücut, diş eksikliği olan bölgelerdeki kemiği parçalayarak ve rezorbe ederek yanıt verir. Bu durum alt çenenin ön bölgesinde meydana gelirse, atrofi ve rezorpsiyon kalan kemiğin ve diş eti dokusunun yüksekliğinin protezi destekleyememesine neden olabilir. Bunun sonucunda alt dudağın kas eklerini alt çenenin uygun bölgesine indirilmesi ve fonksiyonel yüksekliğin artırılması için vestibüloplasti işlemi uygulanabilir. Bu sayede yumuşak dokunun, hali hazırda mevcut olan kemikten protez için yeterli desteğin elde edileceği konuma uzatılmasına izin verilebilir.

Frenektomi: Frenum; üst ve alt dudaklar ile ilgili üst ve alt çeneler arasında ve dilin alt tarafıyla alt çenenin arkasına, lingual frenum arasında meydana gelen normal bir anatomik kas bağlanma alanını ifade eder. Frenum kişiden kişiye farklı özellikler taşır. Lingual frenum, dilin altında, ankiloglossia veya “dil bağı”na yol açan doku toplanmasıdır. Bu durum, kısa ya da büyük boyutlu lingual frenum nedeniyle dil ucunun hareketini kısıtlayan bir durum olarak ön plana çıkar. Frenektomi, aşırı frenum dokusunun kesildiği ve bazı durumlarda çıkarıldığı son derece basit bir işlemdir. Çevre dokuların daha uygun harekete ve fonksiyona kavuşması için uygulanır.

Gömülü Dişlerin Ortaya Çıkarılması: Dişlerin ciddi düzeyde yanlış hizalanması gibi bazı durumlar protez dişlerin doğru şekilde oturmasını engelleyebilir. Tam olarak sürmeyen gömülü dişler de restorasyonun uyumunu etkileyen faktörler arasında yer alır. Bu durumda protezler takılmadan önce diş çekimine gereksinim duyulabilir. Bazı çekimler basit olmakla birlikte gömülü dişlerin çekimlerinde karmaşık cerrahi teknikler uygulanması ihtiyacı gelişebilir.

Preprotetik Cerrahi Riskleri Nelerdir?

Günümüzde kullanılan gelişmiş teknikler ve teknoloji komplikasyon olasılığını azaltmış olsa da preprotetik cerrahiye bağlı olarak oluşabilecek bazı riskler vardır. Olası sorunlar arasında; enfeksiyon, aşırı kanama, kemik nekrozu, istenmeyen doku büyümesi, alerjik reaksiyon, yara izi, sinir hasarı, kemik grefti reddi ve kemik sırtı büyütme durumunda kemik geri emilimi sayılabilir. Nitelikli bir cerrah seçmek olası riskleri azaltmanın en etkili yoludur.

Preprotetik Cerrahi Sonrası İyileşme Süreci Nasıldır?

Protez öncesi cerrahiden sonra iyileşme, büyük ölçüde uygulanan prosedürün tipine ve kapsamına bağlıdır. Çoğu tedavinin ardından bir miktar iltihaplanma ve şişme görülmesi yaygındır. Bu aşamada doktor tarafından reçete edilen iltihap önleyici ilaçlar düzenli olarak kullanılmalıdır. Eğer prosedür sırasında kesi yapıldıysa cerrahi bölgenin yakınında nazik diş fırçalama ve diş ipi kullanma teknikleri kullanıldığından emin olunmalıdır. Ameliyatın türüne göre ertesi gün işe dönülmesi mümkün olabilse de bu durum hasta özelinde değişiklik gösterebilir. Hızlı ve sağlıklı bir iyileşme sürecinin yaşanabilmesi için dinlenmeye özen gösterilmelidir. Tam iyileşmenin ne kadar süreceği prosedürün kapsamına göre değişiklik gösterebilir. Diş eti eksizyonu yapıldığında genellikle iyileşme bir hafta kadar sonra tamamlanır. Eğer kemik sırtı büyütme prosedürü uygulandıysa iyileşme 6 ile 9 ay kadar sürebilir.

Preprotetik Cerrahi Sonrası Nasıl Beslenilmelidir?

Preprotetik cerrahi sonrası iyileşme sürecinde doktor tarafından özel bir diyet uygulanması önerilebilir. İyileşmenin ilerlemesiyle birlikte diyet kademeli olarak genişletilerek yumuşak yiyecekler yenilmeye başlanabilir. Patlamış mısır, kabuklu yemişler, küçük parçalar içeren yiyecekler ve baharatlar bu süreçte diş etlerinde tahrişe neden olabilir. Bu nedenle bu tür yiyeceklerden birkaç hafta süreyle uzak durulmalıdır.

Preprotetik Cerrahinin Avantajları Nelerdir?

Preprotetik cerrahi protezlerin uyumunu ve işlevini önemli ölçüde iyileştirme özelliğine sahiptir. Güvenli protezler kişinin sistemik sağlığını da iyileştirebilir. Protezlerin doğru bir şekilde oturması halinde vücudun ihtiyaç duyduğu tüm besinlerle dolu daha eksiksiz bir diyet uygulanabilir. Protez öncesi cerrahi kişinin görünümünü güzelleştirerek daha genç bir görünüme sahip olmasını sağlayabilir. Tam olarak oturan protezler doğal dişlerden ayırt edilemez hale gelir. Ayrıca diş eti çizgisinin ve alveolar sırtın yumuşatılmasıyla gülümsemenin hatları ve oranları da iyileştirilebilir.

Diş çekimi ağrılı mı?

Diş çekimi normal şartlar altında ağrılı bir süreçtir. Ancak diş hekimi tarafından, diş çekimi sırasında ağrı hissedilmemesi için öncesinde lokal anestezi yapılır. Bu sayede diş çekimi sırasında hasta yalnızca baskı hisseder. Acı ya da ağrı hissetmesi söz konusu olmaz. Diş çekimi sonrasında belirli bir düzeyde ağrı hissedilmesi olağandır, reçete edilen basit ağrı kesicilerin kullanılmasıyla diş çekimi sonrası oluşması muhtemel ağrının kontrolü sağlanabilir.

Diş çekiminden sonra 1 ila 3 gün arası değişen sürelerle ağrı olabilir. Hassasiyetin fazla olması durumunda bir haftaya kadar ağrı hissedilmesi mümkündür. Bu durumda diş hekiminin reçete ettiği ağrı kesicilerin kullanılması etkili olabilir.

Diş çekiminden sonra en az 24 saat alkol ve sıcak yiyecek-içecekler tüketilmemelidir. Diş çekiminden sonraki 1 hafta boyunca cips, fındık, patlamış mısır gibi sert, gevrek ve çok çiğnenmesi gereken besinler tüketilmemelidir. Ayrıca sert et parçalarını çiğnemek zor olabileceğinden beslenmede yer verilmemelidir.

Diş çekiminden sonra özellikle ilk 3 gün sigara içilmesi önerilmez. Diş çekiminden sonra sigara içilmesi iyileşme sürecini geciktirebilir, iltihaplanmaya neden olabilir. Diş çekiminin yapıldığı yerdeki kan pıhtıları iyileşme açısından önemlidir. Sigara, oluşan kan pıhtılarını dışarı atarak iyileşme sürecinin gecikmesine neden olabilir.

Diş çekiminden sonra en az 72 saat alkol tüketilmemelidir. Dişin çıkarıldığı bölgenin tamamen iyileşmesi ve kan pıhtısının tamamen oluşması için 7 ila 10 gün süreyle alkol tüketilmemesi önerilir.

Enfeksiyondan kurtulmanın en iyi yolunun dişin çekilmesi olduğu durumlarda apseli diş çekilebilir. Dişin sinirlerinde, köklerinde ya da bölgeyi çevreleyen diş etinde oluşan enfeksiyonun tedavisinde hangi yöntemin kullanılacağı enfeksiyonun bulunduğu alana ve ne kadar ilerlediğine bağlı olarak değişebilir. Enfeksiyon durumunda ağızdaki bakterilerin pulpaya ulaşarak sinir hasarına neden olması riski vardır. Bu tür durumlarda söz konusu hasarın önlenmesi için diş çekimi yapılmalıdır. Eğer hasar aşırı değilse kanal tedavisi de çözüm olabilir. Bu prosedürde enfeksiyon boşaltıldıktan sonra bakterilerin tekrar enfeksiyona yol açmasının önlenmesi için alan kapatılır.

Tek seferde çekilebilecek standart bir diş sayısından bahsetmek mümkün değildir. Bu hastanın ihtiyaçlarına, genel sağlık durumuna, ağız sağlığına, çekilmesi gereken dişlerin durumuna, konumuna ve benzer faktörlere göre belirlenebilir.

Alveol dişleri taşıyan kemik bölümüne verilen isimdir. Bu kemiğin iltihaplanmasına ise Alveolit denilir. Alveolit aynı zamanda kuru soket olarak da bilinir. Diş çekimi yapıldıktan sonra diş köklerinin oturduğu yatak olan yuva açığa çıkar ve üzerinde bir kan pıhtısı oluşur. Kan pıhtısının oluşması iyileşmenin ilk aşamasıdır. Diş boşluğundaki sinir uçlarını koruyan kan pıhtısı bazen çeşitli nedenlerle oluşmayabilir ya da iyileşme evresinde yemek artıkları veya sigarayla kontaminasyon nedeniyle kaybolabilir. Bu durumda kuru soket ya da alveolit denilen durum ortaya çıkabilir. Alveolit tedavisindeki güncel yaklaşımlardan biri PRF uygulanmasıdır. Bu yöntemde hastanın kendi kanından elde edilen beyaz kan hücrelerinden oluşturulan bir fibrin tabakası çekim boşluğuna koyulur. Bu sayede iltihaplanan alveol kemiğinin hızlı bir şekilde toparlanması mümkün olur.

Diş çekimi yapıldıktan 24 saat sonra rutin ağız bakımı uygulamalarına devam edilmesi normal şartlar altında mümkündür. Ancak dişler, çekim bölgesine özel bir hassasiyet gösterilerek nazikçe fırçalanmalıdır. Diş macunu ya da su zorla tükürülmemelidir. Yalnızca sıvı beslenme uygulanıyorsa diş çekimini izleyen ilk birkaç gün diş ipi kullanılmayabilir. Etki alanının yakınlarında agresif bir şekilde diş ipi kullanmak gereksiz iltihaplanmaya neden olabilir.

Diş kistleri genellikle; ölü ya da enfekte durumdaki dişlerin köklerinin çevrelerinde, gömülü 20’lik dişlerin çevresinde, diş etlerinde ya da çene kemiğinde meydana gelir.

Diş kistleri nadiren canlı dişlerin çevresinde gelişir. Enfeksiyon ya da travma sonucunda bir dişteki sinirler ölürse, diş en kısa sürede tedavi edilmeli ve enfeksiyon kaynağı haline gelmesi engellenmelidir. Kökün yanındaki dokular kist ya da apse oluşturmak için uyarılmamalı bu nedenle diş hekimi ziyaretlerine düzenli olarak gidilmelidir. Eğer hastanın gömülü dişi olduğundan şüpheleniliyorsa daha detaylı tetkikler yapılması halinde diş kistleri küçükken tespit edilebilir ve potansiyel başlangıç noktasının ortadan kaldırılmasıyla kist oluşumu önlenebilir.

Dişteki kistik lezyonların tedavi edilmemesi durumunda zaman içerisinde ağrı oluşması söz konusu olur. Bunun yanı sıra diş kökünün erimesi, kistin büyümesi sonucu etrafındaki kemiği yok etmesi ve baskı yaparak kemikte incelmeye neden olması gibi sorunlar görülebilir. Kemikteki incelme çene kemiğinde kırıklar oluşmasına yol açabilir. Ayrıca diş kistinin bulunduğu bölgeye bağlı olarak hasta çenede kasılma ve çeneyi açmada zorluk gibi sorunlarla karşı karşıya kalabilir.

Küçük diş kistlerinin antibiyotikler ya da anti inflamatuarlar kullanılarak tedavi edilmesi söz konusu olabilir.

Kist ameliyatı sırasında uygulanacak olan teknik diş kistinin tipine göre hasta özelinde belirlenmelidir. Kistin büyüklüğüne göre gerekli durumlarda diren takılıp önce kistlerin küçültülmesi ve daha sonra cerrahi prosedürle çıkartılmaları tercih edilebilir. Uygulanacak anestezi türü de kistin büyüklüğü ve hastaların genel sağlık durumu değerlendirilerek belirlenmelidir.

Protez öncesi ameliyatların gerçekleştirilmesi için en uygun zaman diş çekimi ile aynı an ya da protez sürecinin ölçü ve oluşum aşamasından en az 6 hafta öncesidir. Cerrahi prosedür uygulanan alanın iyileşmesi için en az 6 haftaya ihtiyaç vardır. Bu da protezlerin üretimi noktasında en doğru sonuçların alınmasını sağlar. Ameliyattan sonra tam kemik iyileşmesi ameliyattan yaklaşık 12 hafta sonrasına kadar sağlanamaz.

Kemik hacminin az olduğu bölgede hacmin artırılması için uygulanan prosedürlerden biri kemik tozudur. Kemik tozu hazır bir materyal olarak kullanılabileceği gibi hastanın ağız dokusundan ya da farklı vücut bölgelerinden de alınabilir. Çene kemiğinin işlevini yitirmesi ya da yetersiz olması durumunda kemik tozu uygulaması yapılarak çene kemiğinin implant yerleştirilebilecek kaliteye, yeterliliğe ve sağlamlığa ulaşması hedeflenir.

Günümüzde uygulanmakta olan tüm cerrahi prosedürler kanama, enfeksiyon ve anestezi reaksiyonu gibi riskleri içermektedir. Kemik yapımı sırasında da ağrı, ödem, sinir yaralanması, kemik grefti reddi, iltihap ve greftin geri emilimi gibi risklerle karşılaşılması olasılığı vardır.

Kemik erimesi çene kemikleri dahil olmak üzere vücuttaki tüm kemikleri etkiler. Çenedeki kemik yoğunluğunun kaybı diş stabilitesini tehlikeye atarak diş kaybı ve periodontal hastalık riskini artırır. Kemik erimesi dişleri olduğu kadar diş implantlarını da etkiler. Kemik erimesi yani osteoporoz kemikleri zayıflatması nedeniyle periodontal hastalık riskini büyük ölçüde artırmaktadır.

Kemik erimesi olan hastalara implant tedavisi uygulanması önerilmemekle birlikte bu konuda karar kişi özelinde verilmelidir. Kemik erime hızı, Z skoru, T skoru, hastanın genel sağlık durumu ve yaşı gibi etkenler bu konuda değerlendirmeye dahil edilmelidir. İleri seviye tetkikler yapılması gerektiği durumlarda CTX, NTX, alkalen fosfataz gibi testlerin yapılması gerekliliği oluşabilir. Bifosfonat içerikli ilaçları damar yoluyla alan osteoporoz hastalarına implant yapılamaz. İmplant tedavisinin başarılı olabilmesi için kemik kalitesinin iyi olması zorunludur. Kemik kalitesinin azaldığı bölgelere yapılan implantların tutunması konusunda sorunlar yaşanabilir. Bu da implant kaybı gibi istenmeyen durumlara yol açabilir. Bu tür durumların engellenebilmesi için diş hekimleri osteotom ismi verilen aletlerle uygulama yapılacak bölgenin sıkıştırılması yoluyla kemik kalitesini artırmayı tercih edebilirler.

Diş implantları doğal dişler gibi göründüğü ve aynı işlevlere sahip olduğu gibi çene kemiği kaybının önlenmesinde de önemli bir rol oynar. Ancak her hasta kendine özeldir ve her hasta için diş implantları en iyi seçim olmayabilir. Tıbbi nedenlerle kontredike olabilecekleri gibi hasta tarafından da tercih edilmeyebilirler. Tam ağız protezleri, kısmi protezler ve sabit köprüler implant yapılmayan durumlarda uygulanabilen tedavi alternatifleridir.

İntravenöz bifosfonat kullanan, genel sağlık durumu implant tedavisi uygulanmasına engel olan, çene kemiği yapısı implant yapılmasına uygun olmayan, çok fazla sigara içen, kontrol altına alınamayan sistemik hastalıkları olan, diş sıkma alışkanlığı olan, ileri düzeyde kemik erimesi ya da diş eti hastalıkları olan kişilere implant tedavisi uygulanamaz.

Dental implant tedavisi uygulanacak bölgede kemik olmadığı durumlarda kemik greftleme prosedürü kullanılmalı ve farklı tekniklerle yeterli miktarda kemik elde edilmelidir. Bunun için tercih edilebilecek yöntemlerden biri hastanın kendisinden alınan kemiğin ya da yapay bir kemik dokusunun çenede uygulama yapılacak bölgeye yerleştirilmesidir. Bunun yanı sıra hastanın çenesinde kemik olan bir başka bölgeden kazınan kemikler, kemik olmayan bölgeye uygulanabileceği gibi yapay olarak hazırlanan kemikler de implant uygulaması yapılacak olan bölgeye uygulanabilmektedir.